
*YENİ KÜRESEL DENGENİN TEMELİ ASYA'DA ATILACAKTIR. *DOĞU AKDENİZ HEM ASKERİ HEM DE TİCARİ OLARAK DÜNYA'NIN EN ÖNEMLİ COĞRAFYASI OLACAK. *ÜNİTER YAPI KORUNMALIDIR. FEDARASYONA HAYIR
YAZI 6 (1.Bölüm) Her ne olursa olsun, ABD askeri gücünün çeşitli coğrafyalardan çekilmesi, (Dünya'da ekonomik ağırlığın ağır kefesi olmaya başlayan) Asya'daki yeni denge oluşumunu tamamen terk edeceği anlamına gelmez.
Asya'da şekillenmeler, yakın tarihlerde yaşanması beklenen dış etkilerin yaratacağı kaos sırasında ve daha çok Asya'daki ülkelerin karar, güç iliskileri ve stratejik önem etkileşimlerinin etkisiyle ortaya çıkabilecektir. Uluslararası sermayenin bu gelişmeler ve tercihleriyle ilgili senaryolarına tanık olacağız. Asya gibi büyük bir kıta ekonomik merkez olacaksa yeni Dünya'nın dengelerini de bu kıtada inşa edileceğini söylemek zor değildir. En azından tecrübeler ve aklımız olayların böyle geliseceğini söylüyor.
Asya'nın doğusuyla batısı arasındaki her türlü ekonomik, sosyal, siyasi ve askeri hareketlilik yeni kurulacak düzenin en önemli belirleyicileri olacaktır.
DOĞU AKDENİZ HEM ASKERİ HEM DE TİCARİ OLARAK OLARAK EN ÖNEMLİ COĞRAFYA OLACAK Öncelikle Akdeniz ve civarı ABD ve AB'deki ekonomik gücün yerini alacak coğrafyadır. Özellikle öncelikli olarak doğu Akdeniz ve civarı doğal kaynaklarıyla ve stratejik konumuyla en önemli bölgedir. Bu alanın içine Karadeniz Balkanlar ve Anadolu coğrafyası da girmektedir. Bu nedenledir ki buğünün gelismis ülkeleri ve İsrail için Irak, Suriye, Gazze ve Lübnan'daki savaşın ve karmaşanın nedeni olarak demokratik, dini ve etnik gerekçeler ortaya sürülse de, gerçek mesele ve hedef, bugünkü uluslararası güç ve sermayenin kendileri için gelecek te de rahatça yönetip hareket edebilecekleri bir bölge yaratmaktır. Dünyanın bir çok yerinde etnik ve siyasi sorunlar varken özellikle Ortadoğu ve Doğu Akdeniz coğrafyasına odaklanılmasının nedeni de budur.
Türkiye'nin 40 yıldır içeride dış destekli terörle meşgul edilirken tarihinde yönetip etkili olduğu Ortadoğu'da belirleyici etki sağlayamaması istenmiştir. Türkiye'nin etkin olamadığı bu bölgelerde Şii nüfusundan da destek alan Hizbullah ve arkasında İran ciddi bir güç yaratmıştı.
Batının bölgedeki etkinliği zayıflamadan önce, aktif ve belirleyici olabileceği sahaları geliştirme ve yeniden yapılandırma eğiliminde olduğunu görüyoruz.
İlk hedefleri İran Hizbullah'ı ve İran-Rusya etkisindeki yönetimleri değiştirmek. Sonraki hedef ise büyük olasılıkla direkt olarak İran'ı çökertmek olacaktır.
Yazı 6 (2.Bölüm) ABD SON ASKERİ SALDIRISINI İRAN'A YAPABİLİR. EŞ ZAMANLI UKRAYNA'YA DİKKAT
Önceki döneminde Trump, önüne Pentagon tarafından; İran'ın silah depoları, üsleri, limanları gibi sadece stratejik hedeflerin vurulması önerisinin getirildiğini ama geri çevirdiğini ifade etmişti.
Bugünkü şartlarda ABD'de Trump'ın önü açıldığına ve kazanan taraf olduğuna göre kendisine İran müdahalesi ve Gazze konusu bir ön şart olarak dayatılmış olabilir. Kadrosunu oluştururken Ortadoğu'da musevilerin baskın olacağı şekilde karar vermesi, akla, bunları getiriyor. Bunun arkasında açıktır ki Pentagn'un ve batı kaynaklı sermayenin Doğu Akdeniz'de daha etkin olabilmek ve bölgeyi her açıdan kontrol edebilmek için İran etkisini minimize etmek vardır. Bütün bunları orta vadede Doğu Akdeniz'inin olağanüstü stratejik önemi nedeniyle düşüneceklerdir. Bu ihtimalin üzerinde büyük önemle olarak durmak gereklidir.
Ancak böyle bir gelişmede Rusya'nın ciddi müdahalesini hesap etmemek olmaz. Rusya ile NATO'nun savaş halinden bugüne kadar kaçınıldığına göre Rusya'yı meşgul edebilecek çapta Ukraynada büyük bir olay veya nükleer bir patlama birilerinin aklına geliyor olabilir. Böyle bir üzücü gelişme ihtimali dikkatle değerlendirilmeli ülkemiz için mutlaka gerekli önlemler alınmalıdır.
Ayrıca bir taş ile birkaç kuş vurmak da istenebilir; Noam Chomsky'nin dediği gibi batının gelişmişleri ve aslında diğer büyük ülkeler için en korkutucu gelişme gelecekte sünni ülkeler ile İran'nın nükleer gücünün birlikte hareket edeceği koşullarının oluşmasıydı. Chomsky böyle bir durumun katlanılamaz olduğunu ve oluşabilecek hegemonik gücün çok büyük kıtalar aşan bir coğrafyayı etki alananına alabileceğini belirtiyor (Batının bunun olmaması için her şey yapabileceğini ima ediyor.).
Oysa ki İran'ı felç edecek büyüklükte bir saldırı neticesinde Çin -İran ilişkileri daha da yakınlaşacak Çin Ortadoğu'daki etkisini artırırken durum İran'nın uzun bir dönem sessizliği ve etkisizliği ile sonuçlanabilecektir. Bu durum batının doğal olarak tercih edeceği bir manzaradır.
İsrail İran'a büyük bir askeri müdehaleyi nükleer tehdidi göstererek istekli olduğunu defalarca belirtmiştir.
Bununla beraber Asya'da dengeler oturduktan sonraki yıllarda, dengeleri değiştirecek kadar etkileyebilmek bugünkü batının gücünü aşacaktır.
Şartların birkaç konu haricinde tüm senaryolarda Türkiye'nin elini güçlendireceği görülmektedir.
Öncelikle ABD'nin yüksek masraflar ve ekonomik yükler nedeniyle terk etmek istediği bu coğrafyada düzeni kurma ve sürdürebilmede askeri yeteneği en güçlü devlet olan tek ülke Türkiye'dir.
Türkiye'nin zayıflaması otomatik olarak bölgede Rusya'yı güçlendirecektir. Rusya için ise Türkiye'yi karşısına almak hem coğrafi açılardan hemde nüfusunun etnik ve kültürel yapısı nedeniyle ülkeyi (Rusya'yı) bugünkü koşullarda çıkmaza dahi götürebilecek çözümsüz sorunlara bulaşma anlamına gelecektir.
Diğer önemli bir konu ise bu iki devlet ve interlandının Asya'da ülkeler arası denge kurulabilmesi için vazgeçilmez olduklarıdır. Gelecekte Çin genişlemesine set çekebilecek pazarların oluşumu bu ülkelerin(Türkiye ve Rusya) çevre etkileri ve yeteneklerine bağlı olabilecektir.
Yazı 6 (3.Bölüm) Haluk Ahmet GÜMÜŞ, 24. Dönem Mv ÜLKE İÇİNDE ÜNİTER YAPI ASLA TERK EDİLMEMELİ. FEDARASYONA HAYIR.
Kuzey Irak'tan Suriye'ye oradan Lübnan'a ve Akdeniz'e uzanan yeni bir devlet oluşumunu düşünenler için de durum soru işaretleriyle doludur.
Ekonomik ve dolayısıyla giderek silah gücünün ve Ortadoğu coğrafyasına müdehale imkanlarının batının gelişmiş ülkelerinden çıkacağı bir ortamda, komşu ülkelerle sorunlu, sadece parayla desteklenebilecek bir ülkenin oluşumuna oynamak ne derece doğrudur?
Açık söylemek gerekirse yukarıda belirttiğimiz gelişmeler yaşanırsa hırpalanmış bir İran'ın mevcudiyetinde, ABD'nin de bölgeden çekileceği ve AB'nin etkisizleşeceği bir ortamda kararı alma inisiyatiflerinin önemli bir bölümü Türkiye'ye kalacaktır.
Ortadoğu'da sınırların değişeceği sıkça duyulan bir söylemdir. Gelişmelere bakılırsa bu olası bir durumdur. Türkiye sınır aşan bölgelerde yapılacak demokratik ve hukuki tercihlerle yüzölçümünü de genişletebilir. Ancak yeni bir devletin hamiliğini veya federasyon düşüncelerini kabul etmek Türkiye'nin geleceğine giden yolda problem yaratabilecek potansiyel sorunlara ve güç kaybına neden olabilecektir. Bu tür tekliflerden yüz çevirmeli "gelecek analizleri" sağlam yapılmalıdır.
Türkiye bu fikre hayır derse önüne yeni tekliflerle gelmeleri büyük olasılıktır.
Önümüzdeki bir iki yıldan sonra Türkiye'nin önüne çıkabilecek fırsatların bin yılın fırsatları olacağı tüm gelişmiş ülkelerin ve onların yönetim takımlarının dilindedir. Türkiye'nin yaşayacağı gelişmelerden tüm nüfusunun yanında bölge ülkeleri de yararlanacaktır. Her ne olursa olsun geleceğin en önemli stratejik bölgesi olan Doğu Akdeniz'de stratejik yatırımlar için güvence ve avantajlar vaad eden başka bir bölge ülkesi yoktur.
Doğu Akdeniz Dünya'nın en stratejik bölgesine dönüşecekken Türkiye'den vazgeçmek veya uzun süreli istikrarsızlaşmasına neden olmak öncelikle uluslararası sermayenin işine gelmeyecektir. Böyle hassas bölgeyi etkisiz ve birbiriyle problemli küçük ülkelerle yönetmeye kalkışmak yeni istikrarsızlıklara yol açacaktır.
Türkiye'in geleceğe yürüyüşünde üniter yapısı korunursa ekonomik gelişme, bölgesel liderlik, işbirliği imkanları gibi konular daha sorunsuz ve daha hızlı gerçeklesebilecektir.
Bu durum tüm vatandaşlar, sosyal yapının tüm unsurları, kurum ve kuruluslar için büyük refah fırsatları demektir.
Kısaca ülkenin hızla büyümesi parçalara ayrılarak enerji ve güç kaybıyla değil daha rahat inisiyatif koyacağı bütünlük içinde mümkündür. Türkiye sadece zengin ancak kontrol edilen değil, zengin ve kendi inisiyatifini kendi üreten ülke konumunu geliştirmelidir. Zamanla, doğal olarak, içinde bulunduğu bölge ve Dünya barışı da bunu isteyecektir. Gelişen jeopolitik şartlara bakıldığında Türkiye bu durumla önünde sonunda karşılaşacaktır. Gereksiz zaman kaybedilmemelidir